19 Rebiulevvel 1300/29 Ocak 1883'de Üsküdar'da doğan Mehmed Necmeddin, Üsküdar Mahkeme-i Şer'iye başkatibi ve Yeni Cami imamlarından Mehmed Abdünnebî Efendi'nin oğludur. İlk tahsili sırasında başladığı Kur'an-ı Kerim hıfzını, Ravza-i Terakki Rüşdiyesi'ne devamı sırasında tamamladı. Mektebin hat hocası Hasan Talat Bey (?-?), kendisine rik'a, divanî ve celî divanî yazılarını öğretip icazet verdi ve bu kabiliyetli genci yetiştirmesi için, Hacı Arif Efendi'ye götürdü. Üsküdar İdadisi'ne devamı sırasında, haftada bir gün hat derslerine gitmesine müsaade edilmeyince, genç Necmeddin bir yıl sonra tahsilini bıraktı. Ebru kağıdı yapmaya da merak sardığından, Özbekler Şeyhi Edhem Efendi (1245/1829-1321/1904)'ye devamla, ebruculuk sanatını öğrendi. Bunun yanı sıra ahar tekniğini öğrendi. Aynı yıllarda Sami Efendi'den ta'lik ve celi ta'lik meşk ederek 1323/1905'de ta'lik, Hacı Arif Efendi'den de 1324/1906'da sülüs ve nesih yazılarından icazet aldı. Eski mürekkepçiliği Vehbi Efendi (?-?)'den, kemankeşliği Sultan Abdülaziz'in okçubaşısı Seyfeddin Bey (?-?)'den öğrenen Necmeddin Efendi, cami derslerine devamla "ilmiye icazetnamesi" aldı. 1325/1901'de babasının vefatı üzerine, aynı camide imam ve sonra hatip olarak tayin edildi, bu hizmetini kırk yıl aksatmadan sürdürdü.
1332/1914'de açılan Medresetü'l-Hattatîn'e devam ederek Tuğrakeş Hakkı Bey'den celi sülüs ve tuğra öğrenen Necmeddin Efendi, iki yıl sonra aynı mektebin ebru ve ahar muallimliğine getirildi. Çiçekli ebru ve yazılı ebru denilen yenilikleri bu yıllarda geliştirip ortaya çıkardı. Üsküdar'daki evinin geniş bahçesinde gülcülüğe de başlayan Necmeddin Efendi, her birini latince botanik isimleriyle tanıdığı güllerden 400 çeşit yetiştirip, katıldığı sergilerden madalya kazandı.
1344/1925 yılında eline geçen kadim cild kalıplarıyla mücellidliğe alaka duyan Necmeddin Efendi, kendi gayreti ve mücellid Bahaddin Efendi (1283/1866-1358/1939)'nin de yardımıyla şemse denilen klasik cildin en güzel örneklerini yaptı. TSMK'deki eski kıymetli cildierin tamiriyle de yıllarca uğraştı. Medresetü'l-hattatîn'de başlayan hocalığını, 1355/1936'dan itibaren yaş haddiyle emekliye ayrıldığı 1367/1948 yılına kadar Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi)'nde devam ettirdi, fakat öğretim faaliyetini görme kabiliyetinin zayıfladığı son yıllarına kadar evinde sürdürdü.
Sami Efendi'nin telkiniyle, daha ziyade ta'lik ve celi ta'lik nevilerinde yazan Necmeddin Efendi'nin Devlet Güzel San'atlar Akademisi'nde kıt'a veya levha şeklinde 140 kadar yazısı mevcuttur. Müze ve hususi koleksiyonlarda da eserlerine sıkça rastlanır. Hat sanatından başka, ebru ve klasik cild dallarında yetiştirdikleri sayesinde her iki sanat da bugün unutulmaktan kurtulmuştur.
Okçuluk sporuna karşı alakası, Türkiye'de soyadı kanunu çıktığında (1934), kendisinin Okyay soyadını almasına vesile oldu. 3 Muharrem 1396/5 Ocak 1976'da vefat eden ve Karacaahmed Kabristanı'na defnolunan Necmeddin Okyay, tarih düşürmekte mahir, lehçe taklidinde usta, sohbetine doyulmaz bir nüktedan idi. Fakat bu üstadın belki en önde gelen hususiyeti, bilhassa Osmanlı devrine ait imzasız yazıların hangi hattatın elinden çıktığını, hatta yazıldığı tarihi kesin bir isabetle tayin edebilmesindeydi. Üstadın gençliğinden itibaren titizlikle topladığı seçkin hat koleksiyonunun büyük bir kısmı 1961 'de TSMK'ne, kalanları da ölümünden sonra TİEM ve Türkpetrol Vakfı'na intikal etmiştir.